Sponsorluk, salt görünürlük demek değildir
Köşe Yazısı - 26 Haziran 2007, Salı

Bu kez farklı bir noktaya dönüyoruz. Sponsorluk. Yaz ayları gelince sponsorluk çalışmaları da daha bir hızlanıyor. İletişim ağacının tüm dalalrında, yapraklarında olduğu gibi, sponsorluk anlayışı da değişiyor, değişmek zorunda. Firmaların, yüzbinlerce, milyonlarca doları savurduğu bir sponsorluk anlayışı yavaş da olsa yerini bilinçli sponsorluğa bırakıyor. Bilinçli sponsorluk diyorum, zira tek atımlık veya iyi hesaplanmamış ya da rüzgara kapılarak yapılmış her harcama sadece sokağa saçılmış para anlamını taşıyor.
Biraz şakayla karışık, yeni bir sektörün doğduğunu görüyorum. Birkaç kişi bir araya geliyor, bazıları biraz daha ciddiye alıp bir şirket kuruyor. Bir sponsorluk (?) projesi geliştiriliyor bütçeleri hayat kurtaracak cinsten. Sonra başlanıyor o şirket senin bu şirket benim dolaşılmaya... Olur mu olmaz mı demeyin bir yerde tutturuluyor ve ortaya neden yapıldığı belli olmayan, markaya ne kattığı hiç bilinmeyen bir iş çıkıyor. Kazananı kaybedeni çoktan belli olan.
Yaz aylarının gelmesiyle bu mücadele daha da artıyor. İşin kötüsü, kurunun yanında yaş da yatıyor. Dili bri kez yanan firmaar, bu kez yoğurdu üfleyerek yiyor. İyi işler de hak ettiği değeri göremeyebiliyor. Günlük hayattan, eş dosttan duyduğumuz öyle hikayeler var ki gerçekten dudak uçuklatacak cinsten...
Birkaç renkli fotokopi bir spiral ile hazırlanmış sponsnorluk dosyaları... Bir iki yurtdışından tanıdık ile yürütülmeye çalışılan hatta line up’ını bile vereceğiniz paraya göre ayarlarız diyenler... Hatta kapıya gelenler, projesini elle yazanlar... Ve tabi ki, yıllarca bilinçsiz yaklaşımları iyi değerlendiren, ciddi rakamlar kazanan ve şimdi o eski günler nerede diyenler... Ve tabi ki her sektörde olduğu gibi “sponsorluk” işini de dünya standartlarında, hakkını vererek yapmaya çalışanlar...
Bu köşede birçok konuda okuyucularla özel maillerden yazışma fırsatımız oldu. Bu konunun da yeni bri tartışma konusu olacağını biliyorum. O yüzden çok detaya girmeden kısaca, nacizane kendi görüşümü paylaşmaya çalışacağım. Her şeyden önce sponsorluktaki amç nasıl ki hibe değilse, aynı şekilde sadece logonun gözükmesi demek de değil. Onbinlerce kişi bir konser alanına gelebilir, bri etkinliğe ortak olabilir, ancak orada bir markanın logosunun bulunuyor olması gerçekte o markaya ne katar? Oysaki bugün gelen sponsorluk tekliflerinin önemli bir bölümü salt görünürlük üzerine kurulu.
Sponsorluk, eğer gerçekten markanızın vaadlerine, vaadlerin verildiği kitlelere bir anlam, bir değer katıyorsa bir anlam taşıyor. Ünlü isimlerden, mekanlardan önce gelen, önemli olan ve sürekli kaçırılan nokta da burası.. Sadece markam görünsün, ben de orda olayım gibi yaklaşımlarıın başarılı sponsorluk çalışmalarını doğurmadığı aşikar... Salt görünürlük sağlamak adına yaptığınız çalışma “sponsorluk” değildir, olamaz da...
Sponsorluk konusunda daha doğru değerlendirme yapabilmek, gelen teklifleri profesyonel bir yaklaşım ile getirisi ve götürüsünü doğru hesaplamak, diğer pencereden bakınca doğru adrese doğru proje üretebilmek adına neler yapılabileceğini gelecek yazılar da tartışıyor olacağız.
Şimdilik kuyuya taşı atmış olduk. Lütfen, gittiğiniz restoranlarda, katıldığınız konserlerde, etkinlikler de sponsor firmalar üzerine brikaç dakikanızı ayırın. Neden ordalar? Orda olanlara nasıl bir değer yaratıyorlar? Markalarına ve marka vaadine inananlara nasıl bir artı değer sunuyorlar?
Sponsorluk üzerine kısa bir beyin fırtınası....
7907 kez okunmuş Aret Vartanyan

Yorumlar

ilyas kavcan 26 Haziran 2007, Salı
BALON SPONSORLUK
Merhabalar,
İlgili yazıda değinildiği üzere sponsorluk salt görünürlük üzerinde hayatiyetini korumaya çalışan ayrı bir sektör halini almaya başladı.
Örneğin ciddi bir büyüklüğü olan bir alışveriş mağazalar zincirinin halkla ilişkiler sorumlusunun yaptığı bir sponsorluk hakkında kendisine sormuştum: MEB minikler futbol turnuvasının duyurusuna yönelik basın toplantısında yer almıştınız. Ama finalde sizin adınızı hiç bir gazetede görmedik. Şampiyon olan takıma çok göstermelik de olsa bir hediye vererek adınızın geçmesini sağlabilir bu çalışmayı tamamlanmış bir organizasyon halinde sonuca ulaştırabilirdiniz. Aldığım cevap şuydu: "Bizim tek amacımız kurumumuzun isminin o çok bilinen spor markalarıyla yan yana görünmesiydi." Oysa sırf logolarının görünmesi karşılığında gerçekten büyük bir rakam da ödemişlerdi. Aklıma hemen bahsi geçen "balon sponsorluk" anlayışı geldi.
Hakikaten de olduk olmadık yerlerde ve yarım yamalak sponsorluklar yapmanın bir kurumun bütçesine mal edeceği zarar pek azımsanacak boyutta değildir.
Kanaatimce müesseseler sponsorluk konusunda, bir de ortaya konan maliyetler göz önünde tutulduğunda,
1- mali desteğe ihtiyacı olan
2- bilimsel, akademik, kültürel etkinlikler
3-kendilerini bir dereceye kadar ilintilendirebilecekleri
4- toplumun çok önemsediği, ancak maddi imkansızlıklar yüzünden gerçekleştirilemeyen, açılamayan bir sağlık ocağı, kütüphane , okul, yakın çevrede bitirilemeyen yol, köprü, geçit, durak, darülaceze, çocuk esirgeme yurtları, yetimhane, dini kurum ve kuruluşlar, aşevleri, çocuk parkları vb.(bir zamanlar hayır yapmak için büyüklerimizin koşarak elele gerçekleştirdikleri, sosyal sorumluluğun sponsorlukla meczedilmiş bir yeni çehresi)
5- Özellikle kurumun kendini vicdanen sorumlu hissedebileceği kesimler konusunda çalışmalar, veya yapılan çalışmalara destek olma ( örneğim bir hastane için; maddi durumu iyi olmayan hastalara yönelik yapacağı faaliyetler, bir özel okul için yine eğitim giderlerini karşılayamayan çocuklara yönelik potansiyelini kullanması, modern dünyanın nimetlerinden faydalanamayan köylere, mezralara ulaşma ve ihtiyaçları konusunda destekte bulunma; ( para patronları, köy ,mezra, belde, belediye başkan ve muhtarlarını zahmetlenip bir ararlarsa o kadar çok halkla ilişkiler faaliyeti potansiyeli yakalarlar ki)
konuları ve daha eklenebilecek nice konularda sponsorluk yapabilir ve bırakın logolarını buralarda bayraklarını bile dalgalandırabilirler. Sakın görünmez, bilinmez denmesin. Bizim halkımız bazen geç de olsa "gasp edilen hakkını günü geldiğinde alan deniz " misali ülkemizdeki balon müesseselerin balon aktivitelerine gereken tepkiyi gösterecek ve haklı olan ve hakla olan kuruluşların da hakıını verecek, onu ayakta tutmak için gayret sarfedecektir.
Kıymetli kardeşlerim gelin kulağımıza küpe olacak bir sponsorluk faaliyetine reklamsız kulak kabartalım...
Büyük bir alışveriş mağazalar zinciri bir kimsesiz çocuk yuvasına bir mini market açıyor. Bu mini markete hem çocukların sağlıkları açısından faydalı hem de hoşlarına gidecek epeyce bir oranda ürün veriyor. Bu 0-6 yaş arası kimsesiz çocuklara hiç bir ücret almaksızın istedikleri ürünü, bakıcıları gözetiminde alabilecekleri bir sistem de kuruyor ve her hafta düzenli olarak marketin ihtiyaçlarını düzenli olarak temin ediyor. İsmini vermek istemediğim çocuk yuvasının müdürüyle yaptığımız sohbette şunu dile getirdi: "İnanın çok kısa bir sürede bu kimsesiz yavrularımız başta bizden sonra da dışarıdan gelen ziyaretçilerden bir şey istememeyi ve ellerine bakmamayı öğrendiler. Bizim aşılamayı hedef edindiğimiz bu kimsesiz miniklerin özgüven kazanmaları mini marketimiz sayesinde o kadar kolay oldu ki. ........... Alışveriş Merkezi´ne ne kadar teşekkür etsek azdır ve bu uygulama gerçekten hem örnek bir davranış hem de bazı sağa sola para saçan kurumların da ders alması gereken bir davranıştır."
Sizce fazla söze gerek var mı.....
İşte gönül böyle fethedilir.
Hepimize kolay gelsin.


Dilek 28 Haziran 2007, Perşembe
İlyas Bey´in yorumunda yer alan "Büyük bir alışveriş mağazalar zinciri bir kimsesiz çocuk yuvasına bir mini market açıyor" diye bahsettiği AVM hangisidir? Bu uygulama devam ediyor mu?

gürhannn 28 Haziran 2007, Perşembe
Sponsorluğun, sponsorluk faaliyetinin amacına ulaşması için,İlyas Bey´in de dediği gibi, balon olmaması için hedef kitlenin yaralarına merhem olması gerekir. Bunu da gerçekleştirmenin yolu sosyal sorumluluk politikaları çerçevesinde sponsorluk faaliyetlerine girişmek olsa gerek. Bu yolla amaçlara ulaşılabilinir diye düşünüyorum.


Bahar DÖLEN 28 Haziran 2007, Perşembe
Merhaba,Alışveriş merkezi yönetimi sektöründe çalışan biri olarak, bu uygulamayı hangi AVM´nin yaptığını merak ettim açıkçası.
Aynı zamanda, gelen çocukların alacakları ürün adedi vs. hakkında nasıl bir sınırlandırma getirilmiş? Bu konuda kontrol mekanizması nasıl işliyor, bu da beni biraz düşündürdü.
Bana bu konularda yardımcı olmanızı rica edebilir miyim?


İlyas kavcan 29 Haziran 2007, Cuma
Mini MarketMerhaba arkadaşlar,
Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. Ancak benim bu güzel platforma gönderdiğim diğer yazılara da dikkat ederseniz, özellikle kaçındığım bir durum olduğunu gözlemlersiniz. Bu durumu şöyle izah edeyim müsaadenizle. Başta popülist argümanlarla iletişim sektörünün temel taşlarını oluşturduklarını zannedenlere bir tavır olarak iletişim öğelerini kullanırken alışılmışın dışında bir sınıflandırmayla anlatımı tercih ediyorum. örneğin sponsorluk kavramı beyinlerde logo-type, ışıltılı bir basın toplantısı, 20 cl suyun 4.00 ytl´ ye sunulduğu bir atmosfer tahayyülü ile bu kadar meczolmuşken ben kalkıp mezra muhtarlarından, yetimhanelerden, bitirilememiş yollardan bahsediyorum, sponsorluk namına.
Efendim onlar sosyal sorumluluk projeleri, sponsorlukla ne alakası var dedirtiyordur belki de. İlkin alışılmış kavramları kullanmıyorum, ikincisi de daha farklı boyutlarda adlandırıyorum düşünce perspektifimi. Yani iki kere rafine.
Şimdi arkadaşlarımın sorularına gelince;
Efendim Mini Market uygulaması halen devam ediyor. Bursa´yı bilen kardeşlerimin araştırmasını isterim. Bununla beraber bahsi geçen kurum Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu´na bağlı yine Bursa´da bir çocuk yuvası. Yazımda bu uygulamayı anlatırken de değinmiştim ve "istedikleri ürünü bakıcıları gözetiminde" ifadesini kullanmıştım. Hepsi birbirinden kıymetli bu devlet kurumunun personeli başta 10 küsür yıl bu tür kurumlarda müdürlük yapmış değerli bir müdür ve maiyetindeki Çocuk Gelişim uzmanlarından oluşuyor. Geçen ki yazımda konuyu uzatmama adına yazmadığım bir uygulamayı da anlatayım.
0-6 yaş grubu kimsesizlerin barındığı bu yuvada sorumlular 5-6 yaş grubu çocukların mini marketten alışveriş yapabilmeleri için bir puanlama sistemi geliştirmişler. İçinde ceza ve kınaması olmayan bu sistemde çocuklar eğiticilerinin kendilerinden istedikleri olumlu davranışları sergileyebilmelerine dayalı puan almaktalar ve büyüklerinin koca koca harcamalarla biriktirdikleri bonusları bu minik yavrular olumlu hareketlerde bulunarak kazanabiliyorlar. Mini markette her ürünün üzerinde bir puan var ve çocuklar kazanmış oldukları puanlar kadar( yine eğitmenleri nezaretinde) alışveriş yapmaktalar.
.... Ana okulundan dönen o kimsesiz gariplerin mini marketteki cıvıltılarını keşke hepinize duyurabilseydim.
Benden isim soran arkadaşlarımdan istirhamım şudur. Lütfen netten yapacağınız basit bir aramayla bu isimleri öğrenin ve bu platformda zikretmeyin. Yoksa benim ziyadesiyle kaçındığım ruhunu reklama satmış hayal ülkesine duhulum söz konusu olur. Aman ha aman canlar......
Hepimize kolay gelsin....

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmış olmalısınız.