PR`nin Parlayan Yıldızı Olmak - 1
Köşe Yazısı - 28 Ocak 2007, Pazar

Öncelikle benim işimi sevmeme, iletişim alanında kariyer yapmama sebep olan düşünceyi paylaşmak istiyorum. İletişimcinin işi = Hayat. Şimdi bunu biraz açalım. Günlük hayatta ne yaparsak yapalım, nasıl bir aktivitede bulunursak bulunalım aynı anda mesleğimizi de yaşıyor, kariyerimize katkı sağlıyoruz. İyi kötü, güzel çirkin her aksiyon bize bir değer bırakıp, bir değer katarken aynı zamanda mesleğimiz için de bir tortu bırakıyor.
Kitap okumak, spor yapmak, kütüphaneye gitmek, yemek yemek, Beyoğlu’nun arka sokaklarında yürümek, operaya gitmek, bahis oynamak, alışverişe çıkmak, gezmek,... Bu liste uzar da uzar.. Atılan her adım bize ve işimize bir şeyler katar. İletişim her yerde, her anımızda... Bu anlamda çok yönlülüğün, sosyal olmanın, meraklı olmanın ciddi bir katma değer olduğuna inanıyorum. Aslında buradan bir başka noktaya hareket edebiliriz.
“İletişim”cinin taş taş üstüne koyarak kendini yarattığı öz kaynağı... Felsefe, politika, ekonomi, sanat, psikoloji,... Müzik, sinema, oyun, ... Buradaki zenginliği, iletişimcinin önündeki yolun uzunluğunu, öğrenme denizinin büyüklüğünü sadece hissedin. Dur, durak yok. Sürekli bir gelişim ve değişim... Zenginlik burada... Kelimelerle zorlaştırmaya gerek yok. Sadece düşünün ve hissedin...
Öğrenen, düşünen, hayatın içinde olan, gözleyen, tartışan, sorgulayan, bilgiyi özümseyen birey tablonun bir yanında...
***
Diplomalar önemlidir, ama her şey değildir. Bu yaklaşımı destekleyen örnekleri günlük hayatta görüyoruz, duyuyoruz. Üniversitenin, eğitim programlarının, kitapların, makalelerin verdiklerinin özümsenmesi ve kullanılabilir kılınması ise, bambaşka bir şey... Tabi bu noktada başka faktörler devreye giriyor. Seçilen bölümün ve mesleğin gerçekten istenilmiş olması, o yolda yürümek konusunda sergilenen kararlılık, öğrenme sürecine ve deneyimlenmesine doğrudan etki ediyor. Hele ki Türkiye gibi, üniversite öğrencilerinin önemli bir bölümünün okullarını neden seçtiklerinin bile farkında olmadığı bir ortamda...
İletişim sektöründe birçok başarılı “alaylı”nın varlığı, ileitşim alanında eğitim görmemiş, başka disiplinlerde yetişen insanların, iletişim alanında elde ettiği başarılar da mesleğe ve kariyer planlamasına dair önemli ipuçları veriyor.
Masa başında iletişimci olunmuyor. Tek bir yöne kanalize olarak da olmuyor. Hayata, sanata, insana, varoluşa duyarlı olmadan da zorlaşıyor...
Biliyorum ordan oraya geçiyorum, satır aralarına birkaç şey sıkıştırıp bırakıyorum. Ama dediğim gibi bu bir sohbet ve ben daldan dala atlayarak, biraz da sizinle düşünüp, sizin fikirlerinizi almak için yarım bırakarak ilerleyeceğim. Hem bu altın kurallar, başarıın anahtarı tarzı kitap metinlerinde kullanılabilecek bir yazı da değil... Sihirli formüller de yok.
İlk yazıda biraz daha genelden başladık. Belki de en temel noktadan. Biliyorum en çok sevilen bilgiler, çok somut hemen adım attıran, yol gösteren bilgiler oluyor. Nasıl staj olanağı bulunabilir? Network nasıl genişletilebilir? İşe girebilmek için nasıl ilerlemek iyi olur? Nerden başlamalı? Elbetteki onları da konuşacağız. Ama önce en baştan başladık. Lütfen siz de biraz düşünün. Yapı olarak, yaşam tarzınızla, hayata bakışınızla, iletişimci olmanın sorumluluğunu taşımaya ve bedellerini ödemeye hazır mısınız? Nasıl bir hayat daha çekici.. Kuralları net çizilmiş, durağan, kıpır kıpır, değişken, hayatın içinde, hayatın yamacında hatta dışında, insanların arasında, plaza pencerelerinin gerisinde, sakin huzurlu, tempolu, heyecanlı, sabah akşam mesaisinde, hayatın her anında, gelişimin öğrenmenin peşinde, güvenli kabuğun içinde, okyanusun derinliğinde ...............
Ya da – gerçi bu her meslek için geçerli ama- kendinizi bir anda içinde bulduğunuz mesleği sadece sürdürmek mi yaşamak mı? Bir başka ifadeyle “doktorculuk” oynamak mı, gerçekten doktor olmak mı? Birçok farklı meslek gruplarıyla karşılaştırılğında bu sorunun cevabı iletişim alanında daha fazla önem kazanıyor.
8363 kez okunmuş Aret Vartanyan

Yorumlar

SEDA DEMİR 29 Ocak 2007, Pazartesi
Yazilan her cumleyle aynı fikirde olmak beni cok heyecanlandirdi.Bu yazinin devami da beni bu kadar umutlandirscasksa sanirim cok sansliyim:)

gülbahar 29 Ocak 2007, Pazartesi
iletişimci olmak bir ayrıcalıktır, ama gerçekten herkesin yapabileceği bir dal değil. bir çok özelliğin bir arada olması gerkiyor. dediklerinize ben de aynen katılıyorum...

meryem 30 Ocak 2007, Salı
yazınız gerçekten çok güzel ben lise mezunuyum ve bu konularla yakından ilgiliyim özel iletişim yeteneklerimde var halkeğitim merkezinin açmış olduğu halkla işlişkiler kursuna katılıyorum...yazınızın devamıda okurken beni mutlu edecektir.....

gulsah sürekli 2 Şubat 2007, Cuma
geçenlerde iletişimlei lgili alan araştırması yaparken birden farkettim ki çevremdeki kişilerle konuşmamda kendime irdeliyor ve dikkt ediyorum öncelikle(kişiiçiiletşimi mi fakkettim ) daha sonra kişiler arası iletişim ve şimdi geldiğim su nokta kitle iletişimi vede örgütsel iletişim deyim.farkediyorumki ben bir iletişim ciyim bunları yapaken insanları izlerken beden diline dikkat ederken kendimin farkına vardım . ben gercekten iletişimi seviyorum aslında iila okul değil benim mesleğim hayata ve insanlar bakışa çım ve uyuyana kadar işimi yapıyorum ama zevk alarak. insanın iletişimci olması için bu sıralardan geçmesine gerek yok . alaylı takıma bakın en iini yapmaya calışırlar ve yeteneklidirler cünkü işlerini severek yapıyorlar. diğer bir konuya da değinmek istiyorum iletişimcidedğiniz gibi sadec bir konuya egilmemeli bir hukucu doktor yada sosyolog kadar bilgisi olmasada konuyu bilmeli kim bilir birgün hukukcuyla röportaj yaparız belkide bir doktorla........

mine akay 10 Şubat 2007, Cumartesi
merhaba halkla ilişkiler önlisans öğrencisiyim1.sınıftayım. yazıklarınız beni o kadar heyecanlandırdıki
anlatamam. yaz döneminde staj yapıcam ve sizin yazdıklarınız sayesinde staja başlayacağım günleri daha bir heyecanla bekliyorum


Çisem YÜKSEL ÇELİK 12 Şubat 2007, Pazartesi
12 yıldır PR yapıyorum.ve biliyorum ki zirvede benim içinde yer var..az kaldı...


yasin 13 Şubat 2007, Salı
merhaba ben gazi ünv. halkla ilişkiler ve tanıtım 2. sınıf öğrencisiyim.Birinci sınıfın sonunda ilk sıtajımı yaptım ve sizin dediğiniz gibi gerçekten çok büyük faydası olduğuna inanıyorum.Bu yıl sonunda da staj yapmak istiyorum.Sizce bir halkla ilişkiler şirketinde staj yapmak mı, yoksa bir fabrika vb. bir kuruluşta staj yapmak mı daha avantajlıdır.

pervin 14 Şubat 2007, Çarşamba
iy günler,yazı oldukça güzel açık net bir yazı.yeni mezunlarla bukadar alakadar olmanıza çok sevindim .daha mezun olmadım 3.sınıf öğrencisiyim iletişim halkla ilşkiler dalında kendime tecrübe edinmek istiyorum yardımcı olursanız çok sevinirim.yaz tatili döneminde staj yapmam mümkünmü.cevap yazarsanız çok sevinirim .teşekkürler.yazılarınızı takip edicem kendimi çok şanslı hissediyorum yazılarınız okuduğum için .teşk.

tuğba 16 Şubat 2007, Cuma
yazınız gerçekten çok güzel olmuş. Bu sene yeni mezun oldum ve okuduğm bölümle pek alakası olmayan bir işim var şimdi. Yazınız bana halkla ilişkileri neden BİLİNÇLİ OLARAK seçtiğimi ve ne kadar sevdiğimi yeniden fark ettirdi. Anladım ki benim harika bir işim var ve ne olursa olsun onu yapmalıyım. Çünkü bence dünyanın en içten ve en zevkli işi. Stajdan başka tecrübem olmasada bu alanda iş aramaya devam edeceğim, bulana kadar durmak yok:)Size bunu hatırlattığnız için teşekkür ederim.

kader 17 Şubat 2007, Cumartesi
merhaba bende halkla ilişkiler öğrencisiyim bölümümü seviyorum yazınız beni çok heyecanlandırdı zevkle okudum biran önce iş hayatına atılmak istiyorum gerçi okul bitince iş hayatı konusunda endişelerimde yok değil
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmış olmalısınız.