Marka bebekler
Köşe Yazısı - 14 Mart 2005, Pazartesi

Yaratıcılarının deyişiyle "Sevgi ve Bilgi gezegeninden Cell Ailesi"ni şöyle bir hatırlarsak;
Cellzi: Teknoloji delisi, şakacı, iyi kalpli, vizyon sahibi!
Celly: Evhamlı, çok tutumlu, burçlara meraklı, hem süper bir iş kadını hem de harika bir anne.
Cellita: Geveze, çevreci, modaya meraklı, özgürlüğüne düşkün.
Cell JR.: Internet hastası, futbol fanatiği, obur, girişken...
Cell Dede: 70'lik delikanlı, maceraperest, çapkın, gönlü zengin!

Gerçek bir ailenin bireyleri gibi tanıdık ve sempatik özelliklerde yaratılan Cell bebeklerle Turkcell, 7'den 70'e müşteri hedefliyor.
Geçtiğimiz yıl, Hazır Kart ve Kampus Cell’le üniversite gençliğini hedef alan ve üniversitelerde yarişmalar, konserler içeren festivaller düzenleyen Turkcell, bu yıl farklı bir projeyle ilk öğretim okullarını hedefliyor.
Rakamsal veriler ne diyor bilmem ama 14 yaşındaki oğlum ve arkadaşlarından edindiğim izlenim ilk öğretim çağındaki gençlerin (çocukların dersem başım çok ağrır) tercihi çoklukla Turkcell’den yana.
Ben bir vesileyle avea abonesi ve cep telefonunun sadece rehber ve yes- no tuşlarını kullanan, hatta düne kadar ms-dos ekran telefon sahibi biri olarak, gençlerin tercihlerinin gerekçeleri konusunda fazla fikir sahibi değilim. Gittiğim şehirlerde ‘kapsama alanı dışındasınız’ demeyen her GSM operatörü benim için yeterli.
Ancak yadsınamayacak bir gerçek var ki, ürünün yada hizmetin adı, logosu, maskotu, en az kendisi kadar önemli. Hatta bazı hallerde marka kimliği ürünün yada hizmetin önüne bile geçebiliyor. Sadece yazıyla yada geometrik şekille ifade edilen üründense, sevimli, gözlerinize bakan, sizinle konuşan, özel günlerde konsepte uygun aksesuarlarla karşınıza çıkan bir marka daha sıcak gelebiliyor. World card’ın mor yaratıkları, Migros’un kangurusu, Arçelik’in Çelik’i, Yumoş’un ayıcığı gibi.
Sektörel açıdan baktığımda başarılı buluyor ve kutluyorum, tüketici ve anne kimliğimle düşündüğümde, sonunun nereye varacağından, çabuk tüketen ve doyumsuz çocuklar yetiştiriyor olmamızdan endişe duyuyorum.
7648 kez okunmuş Şahnur Karaağaç
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmış olmalısınız.