Buzz...
Köşe Yazısı - 21 Haziran 2005, Salı


Ağızdan ağza dolaşan önermeler, tavsiyeler bir ürün / hizmeti satın almak için insanları diğer pazarlama araçlarından daha fazla etkiliyor. Bir arkadaşın tavsiyesi, birçok kez TV’deki reklamdan, yolda yürürken eline tutuşturulan broşürden, güler yüzlü satış temsilcisinden kat ve kat etkili olabiliyor. Neden bu kadar güçlü? En basit açıklamayla paylaşmaya ihtiyacımız var. Dünyayı anlamak için içinde olduğumuz çevreye ait olma, benzeme ihtiyacımız var. Ve tabi ki dostlarımıza, sevdiklerimize daha fazla güveniyoruz. Bir çok satın alma kararımızı gözden geçirdiğimizde arkadaşlarımızın, yakın dostlarımızın, tanıdıklarımızın parmağı olduğunu görebiliriz. Bize ulaşan mesajlardan çok daha etkin ve anlaşılabilir olduklarını görebiliriz.
Ancak işin daha ilginç boyutu artık bütünüyle bir vızıltının peşinden gitmeye başladığımız. Nedenini anlayamadan bir mekanın adını her yerde görmeye herkesten duymaya başlıyoruz ve o hafta sonu dostlarımızla buluştuğumuzda kendimizi orada buluyoruz. Ses bir yerlerden sürekli geliyor. Hiç boşluk yok. Hatta mekana gittiğimizde hakkında ne kadar çok şey bildiğimize biz bile şaşırıyoruz. O bir trend. O bir eğilim. En güvendiğimiz dostlarımız, sevdiklerimiz dahil herkes ondan bahsediyor. Birkaç ay sonra belki de kimse hatırlamıyor. Çünkü bir başkası yerini alıyor.
Ya da her şey mükemmel giderken bir fısıltı yükselip tüm yatırımların, pazarlama ve iletişim faaliyetlerinin çöpe gitmesine neden oluyor.
O zaman sürekli tetikte olup, kulakların açık, etkinliğini sürdüreceksin. Ortalıkta olacaksın. Gündemde kalacaksın. Ama nasıl? Bu sorunun yanıtlarını hepimiz aramıyor muyuz zaten? Arıyoruz. İşte Avustralyalı bir grup genç iletişimci de kendilerince bir yol haritası çıkartmışlar. Geçen hafta da nereden buldular bilemem doğrudan şahsi mail adresime göndermişler. Ardından maille sorguladığımda İngiltere’de okurken tanıştığım genç bir iletişimcinin de aralarında olduğunu ve mümkün olduğu kadar çok iletişimciyle paylaşmaya çalışırlarken beni de listeye eklediklerini öğrendim.
Netice itibariyle bu arkadaşlar kendilerince bir yol haritasını benimle paylaştılar. Ben de “buzz” meselesi ile ilgili başarılı olmanın 10 kuralını iletişimci dostlarla paylaşıyorum.
Bakalım Avustralyalı gençler, mevcut pazarlama ve iletişim faaliyetlerine artı bir değer olarak “buzz” etkisini yaratabilmemiz için neler yapmamız gerektiğini düşünüyorlar. Bizim bilmediğimiz bir şeyleri düşünmüşler mi?
1. Ürün veya hizmetinizle ilgili mümkün olduğu kadar farklı grupla bir araya gelip beyin fırtınaları düzenleyin. Medyayla, fikir önderleriyle, politikacılarla, analizcilerle… Internet burada işinize yarayacaktır. Internet’te sizinle ilgili olabilecek sohbet odalarına, haber gruplarına girin. Kendinizi dolaylı ya da dolaysız ifade edin, ürün ve hizmetlerinizi tartışmaya açın. Sohbet odalarında tartışılmaya başlananlar yavaş yavaş dışarıya taşacaktır.
2. Müşterilerinizin bilgi toplama, haber alma tekniklerini keşfedin. Kimlere güveniyorlar, hangi fikir önderlerine, sanatçılara hayranlık duyuyorlar. Bunu araştırmak için zaman ayırın. Nerelere gittiklerini, neler okuduklarını bilin. Böylelikle onların yaşamına daha kolay eşlik edebilirsiniz. Müşterilerinizin en sık gittiği restoranın menülerinde yer alın, spor salonlarındaki dolaplarına girin. Ürün veya markanızı tanımıyoruz ama mutlaka size uygun yöntemlerle onların yaşamına eşlik edebilirsiniz. Onları bireysel yakalamak yerine mümkün olduğunca benzerleriyle buluştukları gruplarda yakalamaya çalışın.
3. Oldukça net ve kısa olarak ürün veya hizmetlerinizin sağlayacağı faydaları belirleyin. Örneğin; “zaman ve para kazanmak” için xyz, canlı ve enerjik olmak için v,y,z. Birçok insan bu önermelerin gerçekliğini ister değil mi? Kendinizi kısaca ifade edin. Çünkü bu ifadeleriniz, başarabilirseniz, dalga dalga yayılacak ve sizinle özdeşleşecek.
4. Kullanabileceğiniz kadar çok araç ve kodlamayla onlara ulaşın. Internet’te chat yaparken, TV izlerken, spor yaparken, araba kullanırken onların yanında olun. Ürün/hizmet, gücünüz ne olursa olsun elinizdeki tüm kozları kullanın. Örneğin Nike basketbolcu gençlerin hayatının her anına sızmaya çalışır. Basketbol sohbet odalarından spor salonlarına, basketbol ile ilgili çekilen bir filme kadar… Bu konuda Coca-Cola iyi bir örnektir. Hayatın her anında tüketicisinin yanında olma vaadini tutmaya çalışır. Tüketiciniz size kızmadan, sinirlenmeden ne kadar farlı yoldan ne kadar farklı yerde sizinle karşılaşırsa sizi o kadar pozitif görmeye başlar. Belki farkında olarak, belki olmayarak.
5. Ürün/servislerinizin denenebilmesi için uygun, ilgi çekici fırsatlar yaratın. Şu örnek ne demek istediğimizi açıkça ifade ediyor: Pictionary adlı aile oyunu için küçük kutu ve kartonlarla bir demo hazırlamıştı. Bu demoyu, alışveriş merkezlerinde, parklarda , konserlerde ulaşabildikleri kadar insana oynattılar ve satın alma eyleminin yolunu açtılar.
6. Görünürlüğünüzü sağlayacak yaratıcı fikirleri geliştirirken düşünebileceğiniz kadar geniş düşünün. Müşterilerinizin hayatında nasıl sürekli yer alabilir, yaratacağınız promosyon malzemeleriyle onların hayatını nasıl kolaylaştırabilirsiniz. Gerçekten yaratıcı bir şeyler bulun. Coca-Cola’nın tuzlukları ya da Xpres’in stres topları kullanışlıdır ama daha yaratıcı olanları daha fazla vızıltı yaratacaktır. Amacınızı unutmayın siz insanların, müşterilerinizin daha fazla sizden bahsetmesini konuşmasını istiyorsunuz. Özellikle de bir araya geldiklerinde. O zaman oralarda olmalısınız. Somut ya da soyut olarak.
7. Özel gruplar belirlemeye çalışın. Bu belirlediğiniz gruplara ücretsiz veya indirimli ürün/hizmet sağlayın. Örneğin DHL ve FEDEX yeni programlarını uygulamaya koyduklarında denenmesi için ücretsiz taşımacılık yapar. WalMart’ta ücretsiz CD’ler görebilirsiniz. Siz de koşullarınız zorlayın ve mümkün olduğu kadar ücretsiz veya indirimli ürün/hizmet kullandırtmanın yollarını bulun.
8. Basın konferanslarınızı, açıklamalarınızı sadece değeceği zamanlara saklayın. Gerçekten yeni bir buluş, yeni bir ürün veya endüstriyle ilgili bir gelişme. Unutmayın ki medya gerçekten güncel ve haber değeri taşıyan konularla ilgilenir. Endüstri trendleri, istatistikler, yeni teknoloji veya ürünler. Kötü organize edilmiş ve haber olmaya değecek bir şeylere yer vermeyen medya buluşmaları pozitiften çok negatif etki yaratacaktır.
9. İlk amacınız insanların gerçekten sizin hakkınızda pozitif konuşmasını ve gündemlerinde tutmasını sağlamak. İnsanlara deneyimler yaşatın. Unutamayacakları, arkadaşlarına da anlatmak isteyecekleri deneyimler. Örneğin Siemens sadece birkaç yıl önce Las Vegas’ta geleceğin alışveriş modelini, bir demo stüdyoda insanlara yaşatarak tanıttı. Katılımcılar ertesi gün arkadaşlarının da aynı deneyimi yaşayabilmesi için bu kez daha kalabalık gruplar halinde geldiler. Hiç kuşkusuz akşam yemeklerinde de oraya gelemeyen dostlarına yaşadıkları deneyimleri anlattılar.
10. Hedef kitlelerinizi eğitin. İnsanlar öğrenmeye, bilginin hızına yetişmeye çalışıyorlar. Öğrendiklerini paylaşıyorlar. Onlara sizin ürün/hizmetleriniz ile ilişkisi olan konu ve alanlarda eğitimler verin. Workshoplar düzenleyin. Öğretirken eğlendirin. Onlara değer katın.
Aret Vartanyan
6095 kez okunmuş Aret Vartanyan
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmış olmalısınız.